Daha Hızlı Yabancı Dil Öğrenmek İçin 22 Taktik

Mark Manson’un gözünden yabancı dil öğrenme yöntemleri:

2010’un başında Buenos Aires’e geldiğimde herhangi bir yerel lokantada yemek ısmarlamak zor gelirdi. İki sene sonra, gayet rahat bir şekilde Rusça gramer tekniklerini Guatemalalı arkadaşıma anlatır oldum… Hem de onun ana dili olan İspanyolca dilinde.

 

Rusça’yı basit diyaloglar kuracak kadar, İspanyolca ve Brezilya Portekizcesini ana dilim gibi bilirim. Şimdi size boş konuşup dil öğrenmenin kolay olduğunu söylemeyeceğim, ne kestirmesi olan bir şey ne de bir numaram var. Deli gibi pratik yaptım. Bu arada, dil öğrenmek için tavsiye edilen sözde kestirmeleri gördüm, hiçbiri benim işime yaramadı. Dil öğrenmeyi saatlerce çalışma ve bir sürü sohbetle zorlana zorlana başardım.

 

Son yıllarda dil öğrenirken edindiğim bazı ipuçları şunlar:

 

  1. Diyalog, Diyalog, Diyalog. Eğer dil öğrenmeyle ilgili bir “kestirme” veya “sır” var ise o da şudur: öğrenmeye çalıştığınız dili sizden daha iyi bilen insanlarla zorlanarak sürdüreceğiniz diyaloglar. Bir saatlik gerçek bir konuşma (karşı tarafın sizi düzeltmesi ve sözlük yardımı dahil) dil kursunda beş saatlik derse veya kendi kendinize yapacağınız bir çalışmayla on saate denktir.

 

Bunun bir kaç sebebi var, birincisi motivasyon. Satın aldığınız çalışma paketinin ne kadar güzel olduğu umrumda değil. Herhangi bir kitap veya bilgisayar programından ziyade karşınızda canlı bir insan olması onunla iletişim kurmaya sizi daha çok motive edecektir.

 

İkinci sebebi, dil ezberlenmemelidir; işlenmelidir. Ben bu konunun uzmanı değilim ama, bir kelimeyi 100 kere okuyup ezberlemektense, bir diyalog içerisinde iki veya üç kere kullanmak durumunda kalıp öğrenmenin çok daha verimli olduğunu gördüm.

 

Bence bu, beynimizin sosyal etkileşim, insan veya duygu içeren anıları daha öncelikli tuttuğu için oluyor. Örneğin “şikayet etmek” kelimesinin karşılığını bulup bir arkadaşımla konuşurken kullanacak olursam, daha sonra kullanmam gerektiğinde aynı etkileşim ve diyalog aklıma gelecek. Oysa sadece ezber yaparak aynı kelimeyi 20 kere okuyup doğru kullanmayı öğrensem bile, bir cümle içine yerleştirmeyi pratik etmemiş olacağım. Dolayısıyla benim için bir anlam ifade etmediği gibi büyük ihtimalle daha sonra unutacağım.

 

2. Çalışma yoğunluğu, çalışma süresinden daha önemli. Yani bir dili iki hafta boyunca günde dört saat çalışmak, günde bir saat çalışıp iki ay boyunca çalışmaktan daha yararlı olacaktır. İnsanların okullarında dil dersi alıp daha sonra hiçbir şey hatırlamamalarının sebebi bu. Çünkü haftada üç veya dört saat ders alırlar ve o dersler de farklı günlerde olur.

 

Dil öğrenmek bolca tekrar gerektiren, daha sonrasında geri dönüp yararlanabileceğiniz tecrübeler gerektiren, ve istikrarlı bir vakit yatırımı gerektiren bir aktivitedir. Hayatınızın belirli bir kısmını adayıp tamamen buna yoğunlaşmak, aylarca veya senelerce yarım yamalak çalışmanızdan çok daha iyi sonuç verecektir.

 

3. Dil dersleri berbattır ve zaman ve para harcamanıza sebep olurlar. Her şeyi hesaba kattığımızda, grup derslerinde harcadığınız zaman ve çabanıza değmeyecek sonuçlar alırsınız. İki problemden dolayı. Birincisi, bütün sınıf en zayıf öğrenciyle aynı hızda gitmek durumundadır. İkincisi, dil öğrenmek daha kişisel bir kazanım sürecidir. Bazı kişiler bazı konuları diğerlerine göre daha kolaylıkla öğrenebilir. Bundan dolayı, bir sınıfta her öğrencinin ihtiyaçlarına yeteri kadar ilgi ve süre ayrılamaz.

 

Mesela ben Rusça dersi alırken fiil çekimlerini İspanyolca bildiğim için kolay bulmuştum ama İngiliz sınıf arkadaşım epeyce zorlanmıştı. Sonuç olarak dersin büyük bir kısmını onu bekleyerek geçirmiştim. Ben isim hallerini bilmiyordum ve bir Alman arkadaşımız da konuya hakimdi. Eminim o da benim konuyu anlamamı beklemiştir. Sınıf ne kadar büyükse o kadar verimsiz olacaktır.

 

4. En çok kullanılan 100 kelime ile başlayın. Sözcükler kullanım sıklıklarına göre farklı farklı gruplandırılabilir. Bazı gruplarını öğrenmenin getirisi diğerlerine göre daha iyi olacaktır diyebiliriz. Buenos Aires’te yaşadığım zamanlar, aylardır Rosetta Stone yazılımı ile çalışan birisiyle tanışmıştım. Bense özel öğretmen ile birkaç haftadır aralıklı olarak çalışıyordum. Aylardır çalışıyor ve orada yaşıyor olmasına rağmen en basit diyalogları bile takip edemiyor olmasına şaşırmıştım. Meğersem çoğunlukla mutfak gereçleri, aile üyeleri, kıyafet ve bir evin odalarına odaklı söz dağarcıklarına çalışıyormuş. Canı birisine şehrin neresinde oturduğunu sormak istediğinde ne diyeceğini bilmiyordu.

 

En çok kullanılan 100 kelime ile başlayın ve onlarla sürekli farklı cümleler kurun. Sadece bunlara yetecek kadar gramer öğrenin ve bu 100 kelimeyi rahatlıkla hatırlayıp kullanana kadar tekrarlayın.

 

5. Cep sözlüğü taşıyın. Bunun faydası beklediğimden çok daha fazla oldu. İspanyolca konuşulan ülkelerde yaşarken telefonumda her zaman İngilizce-İspanyolca sözlük uygulaması bulundururum. Brezilya’da geçirdiğim ilk iki hafta boyunca tembellik edip uygulamayı yüklemediğim için basit seviye Portekizce bilmeme rağmen diyaloglarda inanılmaz zorlandım.

 

Sözlük uygulamasını indirdikten sonra, anında farkı gördüm. Telefonunuzda olması çok iyi çünkü bir diyalog sırasında çok vakit ayırmadan kelime aramak büyük bir kolaylık.  Hem de kelimeyi diyalogun içinde kullandığınız için, daha sonra hatırlama ihtimaliniz artıyor. Bu kadar basit bir şey bile oralı insanlarla konuşmama çok yardımcı oldu.

 

6. Daima kafanızda pratik yapın. Sözlük taşımanın diğer amacı gündelik hayatınızda, insanlarla diyalog içinde değilken pratik yapabilmek. Kendinizi öğrenmeye çalıştığınız dilde düşünmeye zorlayın. Hepimizin iç sesi doğal olarak ana dilimizde sürekli konuşur. Bu monologları veya uydurma diyalogları yeni dilinizde kurarak pratik yapmaya devam edebilirsiniz. Hatta, bu uydurma diyaloglar sayesinde benzer durumlarla karşılaştığınızda işiniz epeyce kolaylaşır. Örneğin gündelik hayatınızda olması çok muhtemel bir diyalogu kafanızda uydurup pratik edebilirsiniz. Ne iș yaptığınızı ve neden yabancı bir ülkede olduğunuzu yeni dilinizle anlatmaya çalışabilirsiniz. Bu sorular kaçınılmaz olacak ve siz de bunları cevaplamaya hazır olacaksınız.

 

7. Saçma bir sürü şey söyleceksiniz, kabullenin. İspanyolca’yı öğrenmeye başladığım zamanlar, bir gruba Amerikalıların yemeklerine bir sürü prezervatif koyduğunu söyledim. Sonra, bir kıza basketbol oynamanın beni seksüel olarak heyecanlandırdığını söyledim. Yani… bana güvenin, kesinlikle olacak.

 

8. Telaffuz biçimlerini çözün. Latince kökenli dillerde, kelimeler Latince’deki kelimelere benzer şekilde telaffuz edilir. Örnek olarak: İngilizce’de “-tion” ile biten her kelime, İspanyolca’da neredeyse her zaman “-cion” ve Portekizce’de “-çao” ile bitecektir. İngilizce konuşanlar bilmedikleri kelimeleri İspanyolcalaştırabilmek için kelimenin sonuna “-o”, “-e” veya “-a” eklemeleriyle bilinirler. Basmakalıp örnekler bir yana, bu formülün işe yaradığı anlar şaşırtıcı derecede fazladır. İngilizce’de “destiny, motive, part” kelimeleri İspanyolca’da “destino, motivo, parte”dir. Rusça’da ismin hal ekleri birbirleriyle kafiyelidir. Dolayısıyla dişi bir isimden bahsederken (“Zhen-shee-na” gibi) bu ismin alacağı sıfat ve zarflar da aynı kafiyeye sahip olacaktır (mesela “krasee-vee” değil “krasee-vaya” kullanılır.)

  • Telaffuza yoğunlaşan bir dil öğrenme metodu arıyorsanız, The Mimic Method kitabını öneriyorum.

 

9. 100 kelimeniz için internetten sesli dersler alın. Bunları sadece ilk 100 kelimeyi öğrenirken referans olarak kullanın. Bir sürü kaynak olduğunu göreceksiniz (ben Benny Lewis’ten Language Hacking adlı kitabı tavsiye ederim, ama başka seçenekler de mevcut). Bu çeşit kaynaklar size tamamen yabancısı olduğunuz bir dilde basit cümleler kuracak kadar bilgi verecek ve bu sadece bir kaç hafta sürecek. Aynı zamanda en temel sözcükleri öğrenmek için idealler (mesela: (the*), ben, sen, yemek yemek, istemek, teşekkür, vs.).

*çeşitli durumlarda objeleri/kişileri/yerleri nitelemek için kullanılır.

 

Dil öğrenirken en büyük getiriyi bașkalarıyla iletișim kurmak için kendinizi zorladığınızda alırsınız. Odanızda oturup bir kitaptan ya da bilgisayar yazılımından dil öğrenmeye çalışırken, yabancı dilde kelimelere anlam ve önem kazandırmaya zorlanmazsınız. Bunu yaparak sadece maruz kaldığınız materyalde duyduklarınızı tekrarlamaya eğilimli olursunuz. Bunlar dil öğrenmenin iki farklı yolu, ve bence ilki çok daha yararlı.

 

10. İlk 100 kelimenizden sonra diyalog kurmaya yoğunlaşın. Yapılan araştırmalara göre, en çok kullanılan 100 kelime, sözlü diyalog ve etkileşimlerin yarısını oluşturuyor. En çok kullanılan 1000 kelime sözlü diyalog ve etkileşimlerin %80’ini, en çok kullanılan 3000 kelime ise %99’unu oluşturuyor. Başka bir deyişle, daha fazla söz dağarcığı oluşturmaya yoğunlaşmanın getirisi gittikçe azalacaktır. İspanyolca’da 1000’den fazla kelime bildiğimi düşünmüyorum ve gündelik bir diyalog içerisindeyken telefonumdan kelime bakmama gerek kalmıyor.

 

Birkaç gün içerisinde basit dil bilgisi kuralları ile temel cümleler kurmaya başlayacaksınız.

 

“O lokanta nerede?”

“Arkadaşınızla tanışmak istiyorum.” 

“Kardeşin kaç yaşında?”

“Filmi beğendin mi?”

 

İlk birkaç yüz kelime sizi epeyce ileri taşıyacaktır. Bu kelimeleri dil bilgisi, deyim, argo vs. öğrenirken ve șakalar, fikirler ve kavramlar olustururken rahat olmak adına bolca kullanın. Yeni dilde bolca espiri yapmanız, daha fazla kelime öğrenebileceğinizin işaretçisidir.

 

Çoğunlukla yapılan hatalardan biri kelime dağarcığını erkenden ve çok hızlı bir şekilde büyütmeye çalışmaktır. İnsanların daha nereli olduklarını söyleyemezken, tıbbi veya iktisadi terimler öğrenmek için zaman ve efor harcamaları son derece mantıksızdır.

 

11. Beyniniz eriyinceye dek çalışmayı hedefleyin. Entelektüel açıdan zorlayıcı işleri saatlerce yaptıktan sonra beyniniz laçkaya döner ya, işte o ana kadar çalışmayı hedefleyin. Bu evreye gelemiyorsanız, harcadığınız zaman ve efor açısından kendinizi yeterince zorlamıyorsunuz demektir. Başlarda beyniniz eriyormuş gibi olacak ama belki de bütün bir geceyi yerel halk ile geçirdikten sonra kırılma noktasına ulaşacaksınız. Ve bunun olması çok iyi bir şey.

 

12. “X’i nasıl söylersin?” cümlesi öğrenebileceğiniz en önemli cümle. Erkenden öğrenin ve sık sık kullanın.

 

13. Tek kişilik özel dersler en iyi ve zaman açısından en verimli seçenektir. Öğrenmek istediğiniz dil ve ülkeye bağlı olarak, aynı zamanda da genellikle en pahalısıdır. Paranız varsa, özel ders veren bir öğretmen bulup her gün bir kaç saat onunla geçirmek bulabildiğim en iyi yöntem oldu. Birkaç hafta boyunca günde iki saat ders alarak Brezilya’da kayda değer şekilde diyalog kurabilir olmuştum, hatta hiç İngilizce bilmeyen bir kızla buluşmaya çıkıp bütün gece sorunsuz şekilde ve kendimi fazla rezil etmeden diyalog kurabilmiştim.

 

14. Öğrenmeyi hedeflediğiniz dili konuşan ve ana dilinizi konuşmayan biriyle beraber olun. Sizi dil öğrenmeye iten şeylerden ve onlara bağlılığınızdan konuşun. Bir ayda akıcı bir şekilde konuşmaya başlayacaksınız. Ayrıca bunun en iyi yanı, yanlıș bir şey söylediğinizde, hatayı çeviriye atabilirsiniz.

 

15. Eğer size katlanabilecek tatlı birini bulamazsanız internet üzerinden dil öğrenmenize yardımcı olacak bir arkadaş bulun. İnternet üzerinde, bir sürü İngilizce öğrenmek isteyen ve size kendi dillerinde yardımcı olacak insanların olduğu siteler var. Şimdi bazılarını gözden geçirelim. (Yorumlar bilingua.io tarafından yazılmıştır, dolayısıyla onların tarafından önyargı olabileceğini göz önünde bulundurun.)

 

16. Facebook sohbeti + Çeviri yapmak= Dil yetisi için kazanç.

 

17. Yeni bir kelime öğrendiğinizde, hemen bir iki sefer kullanmaya çalışın. Bir diyalog içerisindeyken sözlükten bir kelime baktığınızda, amacınız onu bir iki sefer cümle içinde kullanmak olsun. Dil öğrenme üzerine yapılan araştırma sonuçlarına göre, bir kelimeyi öğrendikten sonra o dakika, saat ve gün içerisinde ulaşmanız gereken bir belirli tekrar miktarları var. Bu tekrarlar yapıldığında genellikle kelime, belleğinize oturur.

 

18. Televizyon programları, filmler, gazeteler ve dergiler güzel yardımcılar. Ama asıl pratik yönteminiz yerine asla geçmemeliler. İspanyolcam geliştiğinde haftada bir iki film ve her gün El Pais’ten en az bir köşe yazısı okumayı kendime hedef koymuştum. Bunun bidiklerimi unutmamamda büyük rolü olmuştu ancak herhangi bir diyalogdan daha değerli olduğunu düşünmüyorum.

 

19. Çoğu insan yardımseverdir, yardım etmelerine izin verin. Eğer yabancı bir ülkedeyseniz ve market alışverişi yaparken zorlanırsanız, kendinizi komik bir duruma düşürmek yerine, diğer müşterilerden yardım isteyin. İstediğiniz şeyi gösterin ve nasıl isteyeceğinizi sorun. Sorular sorun. Çoğunlukla insanlar yardımsever ve sıcakkanlı olacaktır. Yeni bir dil öğrenmek utangaç insanların yapabileceği bir iş değildir.

 

20. Bol miktarda anlaşmazlık (belirsizlik) ve yanlış anlaşma olacaktır. İşin aslı, bir çok kelime sözlük anlamlarından daha fazlasını taşır ve tam karşılıkları yeterli olmayabilir. İspanyolca’da “gustar” İngilizce’de “to like” anlamına gelebilir ancak, gündelik kullanımda daha incelikli bir anlamı vardır. İspanyolca olan bir kelime, belirli bağlam ve anlamlarda kullanılırken İngilizce olan kelime çok daha geniş anlamlı kullanılabilir. Bu gözden kaçırması kolay farklılıklar ciddi veya duygusal anlamda yüklü diyaloglarda üst üste gelebilir, yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Ana dilini konuşmayan insanlar için hassas ve önem taşıyan diyalogları tam anlamıyla sürdürmek büyük ihtimalle iki katı efor gerektirir, tabii ki aynı diyalog ana dilini konuşan iki kişi için sorun yaratmaz. Yeni öğrendiğiniz dilde istediğiniz kadar iyi olun ancak oranın yerlisi kadar orada yaşamadığınız için, sezgisel denecek incelikleri tam anlamıyla kavrayıp her kelime, tamlama veya deyimi kastedilen anlamıyla kavramanız çok zor olacaktır.

 

21. İşte yaşayacağınız süreçler bunlar. İlk olarak, biraz konuşup hiçbir şey anlamazsınız. Sonra, konuşabildiğinizden çok daha fazlasını anlayabilir olursunuz. Daha sonra, diyalog kurabilir hale gelirsiniz ancak epey efor ister. Bundan sonra, konuşup karşınızdakini anlamak bilinçli bir zorlanma gerektirmez. (yani kelimeleri duyduktan sonra kafanızda ana dilinize çevirmeniz gerekmez). Konuşmak ve dinlemek eylemlerini düşünmeden yapabilir olduğunuzda size yabancı olan dil ile eforsuz bir şekilde düşünmeye başlarsınız. Bu olduğunda, yüksek seviye dil bilginiz olduğu anlamına gelir.

 

Son seviye mi? Ana dillerini konuşan bir grubun sohbetini takip edebilmek demek yapbozun son parçasını da bulduğunuz anlamına geliyor. En azından benim için öyle oldu. Bu așamaya bir kere geldikten sonra, laf arasında bir şey söylemek, diyaloglar arasında gidip gelmek gibi şeyleri yapabilir olacaksınız. Yabancı dilini öğrenmeye çalıştığınız ülkeye gidip o ülkede bir iki sene yaşamak dışında yapacak bir şey kalmıyor, akıcı konuşabilmek istiyorsanız yapmanız gereken bu.

 

22. Son olarak, bu süreci eğlenceli kılacak yollar bulun. Diğer her konuda olduğu gibi, ciddiye alıp yapacağınız bir iş varsa onu eğlenceli kılın. Konuşmaktan zevk aldığınız insanlar bulun. Aynı zamanda pratik yapabileceğiniz eğlenceli aktiviteler bulun ve gidin. Çabuk vazgeçmenize sebep olacağını bile bile bir dil okulunda kitaba baka baka kendinizi yormayın. Umursadığınız özel konulardan bahsedin. Karşınızdaki ile ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışın. Sohbeti özel kılacak, hayat tecrübelerinden bahsedin, yoksa keyif almayacağınız çok uzun bir süreç sonunda öğrendiğiniz her şeyi unutursunuz.

Ankara yeminli tercüme bürosu Nero Tercüme, tüm dillerde noter onaylı çeviri hizmeti sağlamaktadır.

 

Whatsapp
Merhaba
Nero Tercüme
Merhaba, size nasıl yardımcı olabiliriz?